MASALIN METE ABASIYANIĞIN YANIK SESİYLE DİNLEMEK İÇİN:

Evvel zaman içinde kalbur saman içinde küçük bir Ege köyünde bir oğlan çocuğu dünyaya gelmiş. Öyle uslu, öyle akıllı ve bir o kadar tahmin edilemez geçen çocukluğu herkesi düşündürür cinstenmiş. Ondan bekleneni asla yapmaz, şaşırtıcı olmak tam onun kalemiymiş. Rüzgar esmiş, mevsim bitmiş, okula başlamış. Öğretmenlerini ve arkadaşlarını bu özelliğinden nasiplendirmeyi ihmal etmemiş. Öğretmeni için, onun eğitimli, potansiyel vaat eden bir gelecekte otobüs şoförü olacağı gerçeği pek alışıla geldik bir şey olmasa da büyük resmi görmeyi ihmal etmemiş.

Çünkü bu oğlan çocuğu bir şeyi çok iyi yapıyormuş.

Bir şeyi sevdiğinde vasıf, sıfat, kimlik fark etmeksizin sonuna kadar bağlı kalıyormuş. Belki öğretmeni onu otobüs şoförü olarak görmeyi yadırgar mıydı bilinmez ama sevdiği şeyi yaparken gördüğü için verdiği tüm emeklerden gurur duyardı. Çılgınlıklar, hareketli dönemler ve ergenliğin son buseleri. Bu oğlan artık üniversiteliymiş.

KALBİ EN İYİ YAPTIĞI ŞEYİ ARTIK YADIRGIYORMUŞ, İÇİNDEKİ KIPIRTILAR ARTIK BİR İNSANA OLSUN İSTİYORMUŞ. BU, TIPKI GÖZÜMÜZLE GÖRDÜĞÜMÜZ AYI SEVERKEN, İÇİNDE YAŞAYIP GÖRMEDİĞİMİZ DÜNYANIN ÖZLEMİNE BENZER

İlk denemeler biraz başarısız geçmiş ama öğreniyormuş insanın içini görmeyi. İçindeki sevgi yakışmasa da bulmadan gerçek aşkını, yine de bırakmıyormuş ona sesleneni duymayı, dinlemeyi.

Zaman su gibi akıyormuş. Oğlan artık pek insan duymuyormuş… Ama her masalda mucize olur ya, bu masalda bizim oğlana yaraşır cinsten bir şey olmuş.

Bir tavuk gıdaklamış. Ve o gıdaklama her şeyin gidişatını değiştirmiş, tıpkı bu masalın gidişatını değiştirdiği gibi.

GIDAKLAYAN TAVUKMUŞ AMA KANAT ÇIRPAN KALBİYMİŞ OĞLANIN.

Dile geldiğinde bu tavuk, sevda çölünde yağmurlar çoktan yağmış. Oğlan kıza bir hayli yanmış. O yüzden yaktığı abası olsa da alev aldıkça sönen içindeki bu aşkın özlemiymiş. Günler geçtikçe, o sevda çölünde yeşermeye başlayan umut tomurcukları, kızla her konuşmasında daha da açmaya başlamış.

Oğlan, her konuşmasında kıza olan hislerinin daha da derinleştiğini fark etmiş. Kızın henüz görmediği gözlerindeki parıltıyı hayal edip içindeki sevgi çiçeklerini besliyormuş. Bir gün, cesaretini toplayarak bu duygularını tam anlamıyla ona bildirmek istemiş.

Ya kalbindeki bu aşkı tek başına yaşayacakmış yada aşkın kor gibi yanan ateşi üzerine çıplak ayaklarıyla basıp sevgisine, sevdiğine varacakmış.

Bizim oğlan haliyle hem deli hem gözü kara olunca aşkını çarşaf çarşaf haber yapmaya karar vermiş. Elinden gelse bir çay içmek için bütün belediye megafonlarına anons verdirecekmiş.

Ve sonunda olan olmuş, kız haberi almış.

AŞKINI GÖRÜYORUM AMA KALBİMİ GÖREMİYORUM DEMİŞ. KALBE AYNA TUTARAK SEVERSEN SEVDA OLUR, AYNAYI SEVDİĞİNE TUTARSAN AŞK OLUR

Oğlan yutkunarak, bırak kalbini ben göstereyim sana, yeterki bir çay içelim demiş. Yine de bütün çabalara rağmen kız kabul etmemiş.

Rüzgar bu sefer fırtına olmuş bir hayli yıkıp geçirmiş. Oğlan aşkından derde düşerken anlamış ki bu onun en uzun ve en anlamlı otobüs yolculuğu olacakmış.

Virajlar görecek, sapa yollarda yalnız kalacak ama içindeki aşkla sevdiğine varacak yoldan asla dönmeyecekmiş. Çünkü aşk öyle gelip geçici bir heves değilmiş, bir kere sevince insan, anlarmış ne kadar uzun bir yolculuğa çıktığını. Değerini bilirsen, bütün zorluklara ve acılara rağmen hayatının tek anlamı olurmuş bu sevda yolculuğu.

Ve tıpkı bu oğlan gibi, gurur duymalıymış kat ettikçe her bir karış yolu.

Bir gece, ansızın bir haber almış oğlan. Bir çay içebilmek için cümle aleme aşkını ilan etmeyi göze alıp eli boş dönen oğlan, şimdi kahve içmeye davet edilmiş kızımız tarafından...

O KAHVE BU MASALDA İÇİLMEMİŞ AMA OĞLANLA KIZIN TIPKI UZUN BİR OTOBÜS YOLCULUĞU GİBİ MANİDAR OLAN AŞK HİKAYESİ BU MASALDA BAŞLAMIŞ… OĞLAN SINIFTA HERKES DOKTOR, MÜHENDİS OLMA HAYALİ KURARKEN OTOBÜS ŞOFÖRÜ OLMA HAYALİNİ BÖYLE BİR AŞKA, BU DENLİ BİR YOLCULUĞA ÇIKACAĞINI HİSSEDEREK KURMUŞTUR